KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK

Ayıcılık para kazandıran bir iş koluydu. Ayıcı ayısıyla sokak sokak, mahalle mahalle dolaşır, kalabalığı görünce bir komutla ayısını oynatır, bu gösteri karşılığı seyredenlerden para toplar, yoluna aynı amaçla devam ederdi. Bazıları ayı ile güreşmek için ayıcıya ekstra ücret teklif ederdi. Ayıcı ayının burnuna takılı zincir halkayı çıkarmaz ama fazlasını beline doladığı zincirin bir kısmını açar, güreş için mesafe yaratırdı.
Ayı kuvvetliydi, ayı ile güreşen zor durumda kalırsa, ayıcı zinciri çeker, burnu acıyan ayı güreşe istediği gibi devam edemezdi. İzmir Karantina’da 1957-58 yıllarında bir iki kez böyle ayı ile sokakta güreşen kişiler seyretmiştim. Bir de anlatılanlar vardı ki onları hiç görmedim. Ayıcı dağlarda, bayırlarda ayının yaşayacağı yerlerde dolaşır, ayının beslenmek için ininden dışarı çıkmasını kollar, ayı dışarı çıkınca da ya kendisini, ya da gittikten sonra ininde eğer varsa yavrusunu alıp kaçarmış. Yavru ayının burnu delinip zincir halka takıldıktan sonra, oynamasını öğretmek için sıcak saç teneke üzerinde tef çalarlar, sıcaktan ayağı yanan ayı, bir o ayağını bir diğer ayağını kaldırır dururmuş. Daha sonraları ayı ne zaman tef sesini duysa, ayağının yandığını zannederek kızgın saç üzerinde ki hareketleri tekrarlarmış. Ayıcının bir değneği, bir torbası, bir de tefi bulunurdu.
Torbada genellikle ayı için kuru ekmek dilimleri konurdu. Ayıyı oynatmak üzere çalmak ve para toplamak için derili tef ayıcının en çok işine yarayan aracıydı. Gösteri bitiminde son olarak ayıcı bir diz hareketi veya koltuk altına aldığı değneğin ucunu hafifçe değdirerek ayının ayağa kalmasını sağlar, iki ayak üzerine kalkan ayıya değneği vererek, genellikle Kocaoğlan isimli ayıdan değneğin etrafında dönmesini isterken Kocakarı hamamda ne yapar diye bir de soru sorardı!Yazın sıcak günlerinde burnunda zincirle ayıcıya tabi olarak dolaşan ayı, postunun içinde bunalır, buna rağmen sıcak asfalt üzerinde tabanları yana yana yürürdü. Ayıcı bazen insafa gelir, ayıyı bulduğu hortumla ıslatıp serinlemesini sağlar veya ayının denize girmesine izin verirdi. Burnunda zincirle yüzen ayı denizden çıkmak istemez, bu arada gazetecilere yakalanmışsa ertesi gün gazete sayfalarında resimli haber olurdu. Özellikle turistik semtlerde, otellerin bulunduğu yerlerde ve gemilerin demirlediği Dolmabahçe de turistlere gösteri yapar, bazen de ayı ile beraber fotoğraf çektirmek isteyenlerden para toplarlardı. İstanbul’da Tarabya, Dolmabahçe, Elmadağ, Laleli de ayıcılar, son dönemlerinde ayı oynamaktan ziyade, kent içinde poz vererek para kazanır olmuşlardı.
Bir gün karar alındı ve ayı oynatmak yasaklandı. Ayıcıları zabıta ekipleri kovalamaya, yakaladıklarının ayısını elinden almaya başladılar. İşte böyle bir gün Dolmabahçe Camii karşısında, Setüstü başında bir kapalı kamyonet beklerken uzaktan gördüm. Elimde fotoğraf makinemle yetişmek için deli gibi koştum, manzara kaçırılacak gibi değildi. Ayı, ayıcının elinden alınmış, ayı toplama kamyonetine bindirilecek. Ayının bir tarafında bir zabıta görevlisi, diğer tarafta bir başka zabıta görevlisi yaşlı birinin yürümesine yardım eder gibi koluna girmişler, ayıyı kamyonetin dar kapısından sokmak üzere kamyonetin arkasında bulunan iki üç basamağı çıkartıyorlar. Gazetecinin fotoğraf çektiğini görünce önce zabıtalar gülerek dönüp baktılar, sonra oldukça iri adam boyunda ki ayı döndü baktı omzunun üzerinden bana. Her şey bir dakika içinde oldubitti. Kamyonet gitti, geriye kalan muhteşem bir fotoğraf la gazeteye döndüm.. Toplanan tüm ayılar önce intibak dönemi için bir süre tedavi edildiler, daha sonra hepsi doğal ortamlarına bırakıldılar. Yılların ayı oynatıcılığı bu şekilde iş olmaktan çıktı.Kaynak : Haluk Özözlü1980’lerde ayı oynatmak kesinlikle yasaklandı. WSPA nin  ’Ayılara Özgürlük’’ projesini başlatmasından sonrası bu ayılar  Avrupa ve Türkiyede de koruma altına alınmaya başlamıştı...Bursa Karacabey’deki Yaşam Merkezi’ndeki 40 ayının bakımını Orman Bakanlığı  üstlenmektedir. Kurtarılmış ayılar ’Karacabey’de 60 ayı, yaklaşık 40 dönümlük bir arazide yaşamakta...

Asya’da on üç bin ayı, içine kapatıldıkları kafeslerden kurtarılmayı bekliyor...

Ayıların çığlıklarını duyun

Kocaoğlan’ı Kurtarmak, Savaş Karakaş’ın son belgeseli; ayıların yaşadıkları işkenceleri göz önüne seriyor. Karakaş belgeseli yapmaya, Bingöl’de su içmek isterken vahşice öldürülen yavru ayının görüntülerini izlediğinde karar vermiş. “Bunun sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bir sorun olduğunu görünce işin çapı da büyüdü” diyor. Asya’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Rusya’ya ayılara yapılanlar anlatılıyor belgeselde. Hikâyelerin en acı ve rahatsız edici olanlarından biri de Çin’de, ilaç yapılmak üzere, demir kafeslere hapsedilerek safra suları sağılan ayılarınki... Karakaş bu korkunç gerçekleri de kamerasıyla belgeliyor. Bugün yedi bin ayı dar kafeslerin içinde, gün ışığı görmeden, ayağa kalkmadan ve hatta yattığı yönü hiç değiştiremeden, aç ve susuz ölümü bekliyor...

Trajik öykülere Türkiye’de de rastlamak mümkün. Bursa Ovakorusu ayı barınağındaki sekiz aylık ayı yavrusu “Ümit”, Artvin’de bulunmuş. Avcıların vurduğu, kafasına ve omzuna 12 saçma isabet eden yavru ayı şu an kör... Yemini koklayarak buluyor ve hayata bakıcılarının sevgisi ile tutunabiliyor. Annesi ve kardeşi öldürülen, kendisi de ayağından yaralanan iki buçuk aylık “Poyraz” ve yine avcılar tarafından öksüz bırakılan, Cemal Gülas’ın sahip çıktığı “Datvi” de bu barınakta. Bir de İstanbul-Sultanahmet’ten gelen “Şakir” var. O da kör, burnuysa koku alamayacak kadar parçalanmış...

Savaş Karakaş anlatıyor: “Yetkililer Şakir’in göz sinirlerinin, oynamayı öğrenmesi için kafasına vurulurken tahrip olduğunu düşünüyor. Dansçı ayıların eğitim dönemlerinde maruz kaldıkları işkencelerin izleri silinmiyor. Tıpkı akıl hastanesindeki hastalar gibi aniden oldukları yerde sallanmaya veya sekmeye başlıyorlar ve bir süre sonra tekrar normale dönüyorlar.”

Karakaş’a göre, ayı-insan çatışması insandan kaynaklanıyor ve bu karşılaşma da hep ayıların aleyhine sonuçlanıyor. “Yaşam alanlarını parselledik, beslendikleri yabani meyve ağaçlarını yok ettik. Dolayısıyla hayvan beslenmek için işgal ettiğimiz alanlara inmek zorunda. O zaman da ayı-insan karşılaşması kaçınılmaz oluyor” diyor, “Aslında koruma altındalar, ama Karadeniz’de insanlar, onların yaşam alanlarına ev yapmaya, tedbir almadan bal kovanları koymaya devam ediyor. Ayılar bunlara zarar verince de, av izni çıkarılıyor”.

AYILARA ÖZGÜRLÜK

Karakaş, Türkiye’de ayı oynatıcılığının Batılı turistlerin şikâyetleri üzerine sona erdiğini, bunu başaran Dünya Hayvan Hakları Vakfı’nın (WSPA) da “ayılara özgürlük” kampanyasını hâlâ sürdürdüğünü belirtiyor. Bugün WSPA’nın rakamlarına göre Çin’de yedi bin, Vietnam’da dört bin, Kore’de bin altı yüz ayı kafeslerden kurtarılmayı bekliyor. Pakistan’da her yıl üç yüz ayı köpeklere vahşice parçalattırılıyor. Dünyada avcıların silah, kapan veya okla öldürdükleri ayı sayısı da yılda 40 bin olarak belirtiliyor. Yani vahşetin boyutları büyük. l

DENİZ YAVAŞOĞULLARI

CUMHURİYET 8/03/2009

  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK
  • KOCAOĞLAN- AYILARA ÖZGÜRLÜK