Bana Bunu Yaptırmayın !

Mustafa Kemal’in hayatında atların bambaşka bir yeri vardır. Mustafa Kemal için at bir hayvan değildir, bir kıymet ve değerdir, çok büyük bir varlıktır.

Osmanlı Devletinin son günleri.. Mustafa Kemal Halep’te görevli bir subay. Edindiği ve yetiştirdiği atları ise onun tek varlığı.. İstanbul’a gelecek ama atlarından nasıl ayrılacağını da düşünmekte. O derece atlarını çok sevmekte.. Zor da olsa atlarının satılmasına razı olan Mustafa Kemal, onlardan ayrılırken belki de ilk kez, gözyaşlarını saklama gereği duymadan hıçkırıklarla ağlamaktadır.
Yıllar sonra bir gün Atatürk; ”İstanbul’a gelirken sattığım o atlarımın parası yeni girişimlerimde bana destek olmuştur.” der... Bunu belirtmeyi görev sayarım.? Diyerek bir anlamda kendini teselli edecektir. Tüm hayvanları severdi ama atlar onda bir tutku oluşturmuştu. Onları severken gözleri bir başka parlardı, onlarla konuştuğu olurdu. En huysuz olanları bile, Mustafa Kemal’in bu tutumu karşısında uysallaşırdı. Atları, Onun arkadaşları gibiydi. Hem de ölümleri O’na gözyaşı döktürtecek kadar sevdiği arkadaşları..

Manevi kızı Sabiha Gökçen’in anılarından öğrendiğimiz şu olayda, bu sevgi bizlere başka söz bırakmayacak bir şekildedir:
Acı içerisindeki yüz hatlarıyla Atatürk: “Bugün,  bir arkadaş daha bizi terk ediyor Sabiha” dediğinde irkilmiş, telaşlanmıştım. O günlerde Gazi Paşa’nın yakınları arasında, ölümcül bir hastalığa yakalanmış kim var diye belleğimi zorladım. Gazi’yi böylesine üzecek bir yakınını çıkaramayınca da benim bilmediğim ama onun çok sevdiği biri olduğunu düşünürken; içeriye giren ve elinde Gazi’nin tabancasını tutan seyisi görünce şaşkınlığım bir kat daha arttı. Aralarında şu konuşma geçti;Gazi -  Durumu nasıl Hiç umut yok mu ?
Seyis- Maalesef Paşam, yok. Herkes elinden geleni yaptı. Böyle daha fazla acı çekmesine müsaade etmeseniz iyi olur.bir şey daha söylemek isterim, gözleri sanki sizi arar gibi.

Gazi -  Arar, arar ya.. Atlar insanlardan daha hassas, daha vefakar, daha çıkar düşüncesinden uzaktırlar, bunca yıl bana hizmet etti, yoldaşlık etti. O benim kokuma, ben onun kokusuna alıştık, yazık oldu hayvanıma?

O çok sevdiği atlarından birinin hastalandığını anlamıştı . Çare yoktu, acısını dindirmek için vurulması gerekiyordu. Ona karşı bu son görevi de sahibi yapacaktı.

Gazi silahını aldı, ahıra doğru yürüdü, hayvanın ağzından köpükler saçılıyor, karnı acılar içinde kasılıp duruyordu. Gazi eğildi, mendili ile atının köpüklerini sildi, yelesini okşadı.  ”Oğlum, oğlum! Şimdi bütün acıların dinecek! ”Öptü onu birkaç kez. Hepimiz nefesimizi tutmuş olanları izlerken sessizce ağlıyorduk. Gazi, doğruldu, silahını hayvanın tam alnına doğrulttu. Parmağı tetikte,ama öylece kalakaldı. Tıpkı bir heykel gibi. Ve birden gözlerinden yaşlar boşandı yağmur yağarcasına...”Alın! Alın! Götürün bu hayvanı buradan! Çok uzaklara götürün. Acı çektirmeden ölmesini temin edin, gerekirse iğne yaptırın,uyutun öyle vurun. Ben düşmanlarımı bile böyle vuramamışımdır! Bana bunu yaptırmayın ! ”

Gazi uzun bir süre bu olayın etkisinden kurtulamayıp ata binememişti?
Latife hanımla da evlendiği zaman ilk hediyesi attır. Hatta bu atların İzmir’e gidişini de Mustafa Kemal’in yaveri Salih Bozok sağlamıştır. Ve herkesin bildiği gibi üzerine titrediği en çok değer verdiği atı da ‘Sakarya’dır. Bunun yanı sıra Fikriye hanıma da ilk hediyesi attır ve bu atın adı “Zafer”dir.

  • Bana Bunu Yaptırmayın !
  • Bana Bunu Yaptırmayın !
  • Bana Bunu Yaptırmayın !