HAYVANAT BAHÇELERİ GERÇEĞİNDE YAPTIKLARIMIZ

Hayvanat Bahçesi Yalanları

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye’de 41 adet ruhsatlı hayvanat bahçesi mevcuttur. Geçmiş yıllarda elde edilen veriler ışığında, 41 adet hayvan hapishanesinde ( akvaryum ve dolhinariumlar hariç ) bizim tahminimize göre ortalama 23 bin hayvanın tutsak edildiği düşünmakteyiz. Pandemi sürecinde empati kurmadıysanız başka hiçbir zaman o hayvanlarla empati kuramazsınız.

Hayvanları korumakla görevli olan Tarım Bakanlığı ise sadece cazibe merkezi yaratmak isteyen Belediyelere değil aynı zamanda özel kişilerin kolleksiyon yapması , cafeler , avmler , benzinlikler gibi ticari işletmelere ya ruhsat vermekte ya da ruhsatsız hayvan tutsaklığı yapan yerlere ise nedense hala gözünü kapatmaktadır.

Özgürlük sadece biz insanlara olabilir , hayvanlar köledir onlar kafes ardında kalmalıdır bakışının değiştirilme zamanı hala gelmedi mi ? Hiç mi kimsenin özellikle yabani hayvanlara üste para vererek gardiyanlık yaparken vicdanı sızlamıyor ? Vergilerimizin bu hayvanların tutsaklığı için harcanması hangi akılla açıklanabilir ?

Hayvanat bahçeleri yetiştirme programları oluşturdurulduğunda belediyeler / kurumlar / bakanlıklar bu merkezlere tahminlerinin üzerinde para harcarlar; ancak esaret altında hayvanları yetiştirmek, korumaya yardımcı olmanın en iyi yolu değildir. Örneğin filleri hayvanat bahçelerinde tutmak, vahşi doğada, eşdeğer sayıdaki filleri korumaktan en az 50 kat daha pahalıdır.

Doğadaki koruma programları için parayı kullanmak -örneğin daha fazla korunan rezerv oluşturarak- hayvanların yalnızca doğal ortamlarında yaşamalarına izin vermekle kalmaz, aynı zamanda tüm ekosistemlerin dengelenmesine de yardımcı olur.

Hayvanat tutsakhanelerinin asıl ilgisi, yaban hayvanlarini zaptederek insanoğlu karşısında onları aşağılamaktır.
Belediyeler için cazibe merkezi yaratip bilgisiz kitleye bir secim donemine kadar kente kazandirdiklarina inandirdiklari yatirim algısıdır

Avrupa Birliği’ndeki ıslah programlarında yer alan hayvanların neredeyse yarısının vahşi doğada bile tehlike altında olmadığı tespit edildiği tutsaklık altında doğan hayvan doğaya alışamaz hikayeleri ile bir de tutsaklık altında hayvan üretimini vicdani hale getirmeye çalışmaktadırlar ve belediye başkanlarını aracı distrübütorlerle bu cümlelerle kandırmaktadırlar. Bu konuda hiçbir stk ile çalışma kültürü olmayan belediyeler ise hem bu işten tatlı para kazanmakta hem de hayvanların gardiyanlığını bir sonraki başkana devrederek eğitimsizliklerini yabani hayvanlar üzerinden allı pullu fayanslı fotoğraflı alanlar yaparak kapatmaktadırlar.