BEKİR COŞKUN KÖŞESİ

BEKİR COŞKUN’dan Hepimize Yol Gösteren Önemli Bir Yazı

Doğa bir bütündür.

Dal yoksa kuş olmaz...Ağaç olmadan orman , orman olmadan hava , hava olmadan su , su olmadan yaşam düşünülemez...

Bir ceviz ağacı üzerinde oynayan sincapları varsa güzeldir.

Türkiye’nin çevrecileri bunun farkındalar ama nedense bir araya gelip güç birliği kuramadılar.Ağaç severnler kuşalara ilgi göstermedi. Kuşları sevenler ağaçlara..

Oysa bir FEDERASYON altında bir araya gelselerdi , doğayı savunanlar daha güçlü olacaklardı...

Bergama Köylüleri yalnız kaldı.


Istanbul’daki hayvanseverler de yalnızdı..


Nükleer Santrale karşı çıkanlar da yalnızdı.Karadeniz Dağlarında Fırtına Deresi’ni sanayicilerin elinden kurtarmak isteyenler de..

Bu ülkede tam 70 küsür tane göl kayboldu.


Hiç göl kaybolur mu ? diyeceksiniz..Ne yazıkki göller kayboldu..Çevreciler birkaıçın bir zamanlar dikilmiş tabelalarını çalı çırpı arasında buldular.


Ama çoğu hala yok.


Toros Dağları’nın eteğindeki o göle her bahar turnalar uzun-yanık şarkılarını söyleye söyleye gelirlerdi.


Gölün çevresinde meyve bahçeleri vardı.


Ördekler, çulluklar, sincaplar bir yamaçlardaki meyve bahçelerine, bir göle koşup mutlu yaşarlardı. Akşam kurbağalar senfonisi, sabahın alacakaranlığında göl martılarının dansı gölden asla eksik olmazdı.


Yakınlardaki elma bahçelerinde, insanoğlunun iki avucuna sığmaz büyüklükte al-pembe elmalar yetişirdi.


Meyve hasadında köylüler zıplaya zıplaya oynarlardı.


*


Politikacılar, o seçim öncesi, oy istedikleri köylülere ‘‘Daha çok tarla ister misiniz?’’ diye sordular.


Köylüler ‘‘İsteriz’’ deyip zıplaya zıplaya oynadılar.


Ve devletin dozerleri geldi.


Göle kanallar vurarak suyunu boşalttılar. Göl kurutuldu, ortaya kocaman kocaman tarlalar çıktı.


Köylüler daha da zıplayıp oynadılar.


Göl alanını parsellere ayırıp, parça parça, dilim dilim köylülere dağıttılar.


Köylüler itişe kakışa tarlaları paylaştılar.


İşte o sırada bir kadın çıkageldi.


Adı; Hediye Gündüz... Antalya’da çevre gönüllüsü yiğit bir öğretmen o. Hem siyasetçilere, hem köylülere ‘‘Yapmayın’’ dedi.


Köylüler öğretmeni dövüp, taşlayıp kovaladılar.


Köylüler dönüp zıplaya zıplaya oynadılar.


*


Bu öykünün tümü gerçektir ve resmi kayıtlarda vardır.


Çok geçmedi...


Göl alanından çıkan tarlalar çatladı. Üzerinde hiçbir şey yetişmez oldu.


Köylülerin göl kıyısındaki eski bahçeleri de kurudu.


Ağaçlar elma vermedi.


Ve köylüler içecek su dahi bulamaz oldular. Çünkü kuyulardaki sular dahi gitmişti.


Köylüler artık zıplaya zıplaya oynamıyorlardı.


*


Şimdi oralardan turnalar geçmiyor.


Ne kurbağaların senfonisi var, ne göl martılarının dansı... Sincaplar öldü, ördekler yuvalarını terk edip gittiler.


Artık o elma ağaçları yok.


Köylüler oturup yalvarıyorlar...


Ama göl geri gelmiyor...

BEKİR COŞKUN

3 Ocak 1999 / Hürriyet 

 

 

 

 

Haytap’ın büyükçekmece göl havzasının yok olmaması  için idare mahkemesine açmış olduğu dava ve örnek dilekçe için TIKLAYINIZ...

  • BEKİR COŞKUN’dan Hepimize Yol Gösteren Önemli Bir Yazı
  • BEKİR COŞKUN’dan Hepimize Yol Gösteren Önemli Bir Yazı