DON KİŞOT’UN KÖŞESİ

Avustralya Neden Yanıyor?

Sebep çok basit. İklim krizi . Yani birisi elinde bidonla gezip ormanları, hayvanları yakmıyor. Avustralya dediğiniz yer koca Avrupa'dan daha büyük . Yangın tüm kıtaya aşırı sıcaklar nedeniyle sıçramış durumda. Mevsimler olması gerekenden daha sıcak geçiyor , yağması gereken yağmur yağmıyor , ozon tabakası inceldikçe inceldi kopma noktasına geldiği için de güneş ışınları 100 yıl önceki gibi bir koruma kalkanına sahip değil.

Peki neden bu kalkan kırılmış durumda ?

İklim krizinin en temel üç nedeni var.

En önemli nedenlerden birisi fosil artık kullanımında ısrarcı olmamız. Yani benzin , kömür kullanımı ana nedenlerden birisi. Alternatif güneş , elektirk , rüzgar enerjilerine işin içinde rant ve rahatlık olduğu için geçmiyoruz. Duyarlı insanlar var ama politikacılarla büyük lobicilerin işbirliğine karşı etkisiz kalıyorlar. Politikacılar da özellikle aptal olanları daha fazla para daha fazla hırs nedeniyle mevcut durumu yok ediyorlar. Örneğin bizim ülkemizde 1950li yıllardan beri başlayan karayolu özentisi ulaşımda kendini raylı sistemlere , metrolara , trenlere , gemi yolculuklarına bir türlü terkedemiyor. Sözgelimi Istanbul'daki metro hala metre boyutunda. Ya da Istanbul ile İzmir veya Antalya veya Samsun arasında ne gemi ne tren ulaşımı var. Varsa yoksa arabalarımız.Halbuki tren insan taşırken karayolları araba taşıyor.

Kabul edin ya da etmeyin ikinci neden sanayi tipi çiftlik üretimindeki hayvanlar. Yani bir grup insan daha fazla et yesin diye su kaynakları yok ediliyor , her tarafa mezbahalar açılıyor , bir inek bir insanın yiyebileceğinden daha çok tahıl tüketiyor bunun karşılığında da ister inanın ister inanmayın hayvanlardan çıkan gaz ozonu ciddi oranda deliyor. Et endüstürisi çılgın bir virus gibi tüm dünya kaynaklarını tüketiyor. Hem bir vahşet var hem de et yaratmak için harcadğıınız petrol ve su inanılmaz boyutlarda. Ayrıca hayvancılığın bu derece kontrolsüz hale gelmesi için ormanlar açılıp hayvanların beslenemebilmesi için geniş alanlar yaratılıyor. En az birinci madde kadar önemli sorun bu. Yani elinizde şu anda hamburger varsa lahmacın yiyorsanız Avustralyadaki pandaların ölümünden sorumlusunuz. Hiç lamı cimi yok bunun.( Daha detaylı kısa film bilgisi için : http://www.haytap.tv/insan-tuketimi-icin-yetistirilen-70-mi… )

Üçüncü neden duyarsız olan insanların geleceğe karşı kayıtsız olmaları . Günübirlik yaşayıp gelecekte bana torunuma ne olur , tatlı su kaynakları bitiyor , ozon deliniyor , inekler koyunlar seri üretim şeklinde üretiliyor bundan dolayı da endişe edip bir stkya girip çalışmam gerekir , giden düzene çomak sokmam gerekir diye bir endişesi yok. Olaylara satranç gibi değil dama oyunundaki gibi günlük bakılan bir süreç bu. Yani dünyadaki kayıtsız ve aptalların sayısı , maalesef bu işe çok duyarlı olan insanları da etkiliyor. üketim alışkanlıklarımızı değiştirmek istemiyoruz.

Bu arada örneğin Norveç'in yarısı elektirikli araba kullanımına geçmesi , küresel ısınmada neredeyse hiçbir rolü olmayan okyanustaki küçük ada ülkeleri olan örneğin Maldivlerin sular altında kalmasını engellemiyor. Çünkü plastik üretiminden petrol üretiminde ödün vermek istemeyen ABD İNGİLTERE ÇİN FRANSA RUSYA gibi ülkelerde muhalif olan insanlar olsa da uyuyan geniş kitleleri bir türlü uyandıramıyorlar. Bunun nedenlerinden birincisi geleneksel tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeye cahilce direnmek ikincisi güvenecekleri stklardansa aptal politikacılara olan sonsuz inanışları.

Elinde fast fooddan yapılmış olan bir kişinin bunu yerken tv karşısında "vah vah kangurulara", "canım canım dayaamam o yanan koalalara, köpeklere" demesi hala bilinçlenemediğini , bilime karşı inatla direndiğini gösteriyor. Örneğin fotoğraftaki kendisini kurtaran insana sarılan kangurunun sarıldığı insan tek kişilik arabasındaki konfordan ödün vermeyip , hayatını (az olarak bile ) et yiyerek bu tüketim alışkanlığına katkıda bulunuyorsa , zavallı hayvan aslında kurtarıcısına değil katiline sarılıyor. Katilleri sadece Avustralya'da değil tabi. Türkiye'deki Macaristandaki , Litvanya'daki tüketim alışkanlıkları teee oradaki deve kuşlarına ormanlara su kaynaklarına soluduğumuz havaya kadar dünyanın öbür ucundaki koca kıtaya kadar etkiliyor. Çünkü iklim krizinin ülkesi sınırları ırkı dini dili yok. ( Hala direnenler et yemekten orman mı yanar diyenler için daha detaylı bölüm kitabımda : https://www.haytap.org/…/endustriyel-boyutta-hayvancilik-do… )

Kitabımın önsözünde bahsettiğim bir çok insanın yılıp yıkılsın bitsin bu dünya diyip topu taca atmalarının da kimseye bir faydası yok. İleriye karşı kayıtsız olmak bir yana ama artık şu anda yaşadığımız an dahi kıyım , vahşet , acı üzerine kurulu. Yani dünya yıkılmayacağına göre bu acılar hep devam edeceğine göre tivit atmaktan daha ötesini yapmak , yani bir stkya girip orayı en az politikacıların gücü kadar etkili hale getirmek gerekiyor

Kayıtsızlık yukarıdaki ana iki maddenin tepesinde koca bir çığ gibi dururken bizler çığa karşı mücadele etmeyen küçücük birer karınca olmaktan ise bu bakış açısı ve rahatlıkla çok da öteye gidemiyoruz

Unutmayın herhangi bir olayda ne olursa olsun suçluyu bulamadığınızda suçlu mutlaka sizsinizdir.


HAYTAP BAŞKANI

 

06.01.2020