DON KİŞOT’UN KÖŞESİ

Bakanlıktakiler Hiçbir Zaman Hayvan Sevmediler ki !

Siz aslında hiçbir zaman hayvanları sevmediniz  !..

Dört gözle emekliliğinizi beklediğiniz bakanlığınızdaki koltuklarda , doğayla ilişkiniz büyük olasılıkla bir dere kenarında mangal yapmak  ya da çevreyi piknik artıkları ile kirletenlere karşı çıkmaktan öteye gitmedi.

Yakınınızda olmayan , kaçan giden bir sincap , uçan ve size dokunmayan kuş iyi bir hayvandı ama nedense avcılar tarafından vurulmayı bekleyen  turnalar, keklikler , bıldırcınlar , ördekler bu sevginin dışındaydı.

Yaban hayvanları , ise kafes arkasında tutulup beton perdeler arkasında hayvanat bahçelerinde sergilenmesi ise  sizler tarafından kabul edilmeyen yerlerdi. Çünkü güya çocuklar Ankaradaki Atatürk orman çiftliğindeki eziyeti gördükçe , Tarsus’ta 45 derece sıcak altında kaplanlara , aslanlara yapılan sevgi işkencesini gördükçe  hayvan sevgisini öğrenecekti. Oraların sevgilerin tutsak işkence kampları olduğunu kabul etmediniz. Tam tersine çocuklarımıza sevginin öyle verileceğini düşündünüz. Kapıdan ağlayarak çıkan , üzülerek ayrılan öğretmenleri, öğrencileri göremediniz.

Ankara’da bir dernek zavallı bir ayıyı yıllarca ve yıllarca tek başına küçücük demir kafes arkasına mahkum ettikçe , bu konuda aleyhinize bilirkişi raporları , mahkeme kararları çıktıkça geri adım atmak yerine ; o gariban ayının kafes ardında tek başına , veteriner hekim kontrolü bile olmadan yaşaması için hırsla mücadele ettiniz. Bir bakanlıkki , zavallı bir ayının daracık bir alanda kalabilmesi için  tüm enerjisini bir özel tüzel kişiliğin hobisi için harcadı. Oysa elinde tam 110 bin metrekare gibi Bursa’da yeşillikler ortasında ayı rehabilitasyon merkezi olmasına rağmen. Türdeşleri ile olmasın , tek başına yaşasın diye bu konuda toplanan imzaları , yurtdışından gelen bilimsel raporları ve tepkileri bile görmezden geldiniz.Büyük olasılıkla bu protestoları koltuğunuzda otururken esneyerek izlediniz. Çözüm bulmak yerine günlük gazetelerde bulmaca çözmeyi tercih ettiniz.

“Barınak” kelimesi gibi kötü bir kelimeyi de sözlüklere siz soktunuz. Daha önceden hayatımızda bu demirden beton kafesler , hücreler , toplumla sosyalleşmiş hayvanların sosyalleşmiş bile koyulduğu toplama kampları hayatımızda yoktu. Uygulanamayacağını bildiğiniz halde , Türkiye’de böyle angarya bir işin nasıl yapılacağını bildiğiniz halde bu ölüm kampları için hiçbir yetkili memurunuzu denetime yollamadınız. Çok şikayet geldikten sonra yaptıklarınız ise zoraki görevini yapan , mesleğinden nefret eden , akşam saat 17 olsa da hemen kaçıp gitsem anlayışındaki personelle idare edilmeye çalışıldı.

Siz aslında hayvanları sevmediniz.... Yıllarca seviyormuşunuz gibi gözüktünüz.

Koca bakanlığın kapısında yıllarca gidip geldik , üç tane sokak kedisi , sizler tarafından bakılan bir kaç sokak köpeği ise hiç göremeddik. Vazgeçtik ondan iyiniyetinizi belirtmekten mahsuscuktan onlar için o sıcaklarda bir kap su , Ankaranın o ayazında mahsuscuktan olsa bile üç kulübecik hiç göremedik.

Yıllarca bizler bağırdıktan sonra petshoplardaki kanlı ticaretin farkına vardınız. Oysa bunları sizin bizlerden önce tespit etmeniz gerekiyordu. Bizler uyarmadan sizlerin gerekli önlemleri ve yasakları almanız gerekiyordu. Bu insanlar palazlanmadan önlerini kesmediğiniz için her önüne gelen hem internette hem alışveriş merkezlerinde hem üretim çiftliklerinde bu hayvanları üretti. hala daha üretim çiftlikleri ile ilgili somut ciddi bir adım atılmadı. Tıpkı ileride tazı yarışlarının başlayacağına dair uyarılarımıza da sessiz kalmanız gibi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki arkadaşlar ise hayvanlara sizden daha da vahim olarak tam bir angarya  olarak baktı. İnsanlar için faydası olmayan her hayvan yıllarca meşhur 3285 sayılı yasa ile öldürülmeli , süne ve zararlıları ile mücadele gibi imha edilmeliydi. İki bakanlık arasındaki koordinasyon hayırlı olsun makamınız dan öte bir türlü sağlanamadı. Yunus parklarının bilimsel olmadığı aynı hükümetin sağlık bakanlığı tarafından bile söylenirken yıllarca yetki sorununun hangi bakanlıkta olduğunu çözemediniz. Hatta çok da umrunuzda olmadı. Bu ülkeye bu kadar kara sirki geldi, hayvanlar eğlence sektörüne kurban gitti , vazgeçtik yönetmelikten bir müsteşar ya da genel müdürünüz çıkıp biz bu işkenceye , mutfakta hayvanlara yaşatılan bu vahşete karşıyız diye basına ya da web sitenize beyanat veremedi.

Bir bakanlık düşününki av hayvanlarının öldürlmesi için kotaları artırıyor ve avcılık lobisi ile çalışıyor

Özel ve kamu için hayvanat bahçelerinin açılmasını teşvik ediyor , mevcut hayvanat bahçelerinin işkenceye eve eziyete dönmüş  kamplarını denetlemiyor , belediyeleri engelleyemiyor ,

Çıkardığı yasa nerdeyse sadece ev ve süs hayvanları için olabiliyor,

Bakanlığın Hayvanları koruma dairesi diye bir birimi var ama bu birim vatandaştan korktuğu , hayvanseverle muhatap olmak istemediği  için saklanıyor , telefonlara çıkmıyor , yıllardır yazılan, anlatılan sorunları görmezden geliyor ,Çünkü hayvanseverle bu konuda çalışan stklarla muhatap olmak istemiyor. Biliyorki öne çıkarsa sorunlar içinde boğulacak.

Devletten maaş alan bu birim arabesk bir kaç görsel dışında hiçbir şekilde halkla ilişkiler çalışmaları yapmıyor , bu konuda çalışan HAYTAP  kadar afişi , broşürü ya da kısa filmi olamıyor ,

Sahibini suçlamak yerine ne olduğunu anlamayan hayvana el koymayı planlayıp , sahibini taçlandırıyor. Tehlikeli insan yerine , tehlikeli hayvan türleri diye yeni yeni kavramlar icat ediyor. Tehlikeli insanı , hayvana tecavüzcüyü , işkenceciyi , sadist insanı , evinde hayvanına kötü muamele eden insanı ise görmezden geliyor. Hafif cezaları ile onu ödüllendiriyor.

Bir bakanlıkki , yıllarca kabahatler kanunu ile ceza kanunları arasındaki farkı bilmiyor , hayvana tecavüzü , işkenceyi , sadizmi idari para cezaları ile geçiştirmeyi marifet sayıyor. Bunun için mücadele dahi edemiyor. Adalet bakanlığı ile kerhen görüşüyor. Ya da sorunu federasyon kadar dile getirmiyor.

Bir bakanlıkki hayvan sevgisini hayvanseverlerin hobi tatmininden öteye göremiyor. Bu sorunun bir insan hakkı sorunu olduğunu , çocukların , kadınların , yaşlıların hakkı da  olduğunu göremiyor.

Üstüne üstlük yeni çıkardığı ve imzalanması için başbakanlığı sunduğu yasa tasarısı ile Avrupa’da ve Amerika’da olduğu gibi sahipsiz hayvanların toplanmasını , hayvan refahı adına istiyor.

Bu işten bizzat yükümlü Orman ve Su işleri bakanlığı hala SOKAK HAYVANLARI SORUNU diyor. Ama sokak hayvanlarının sorunu diyemiyor. Bu bile bakanlığın bakış açısını görmek için yeterli aslında.

Aslında sizler için tüm hayvanlar uğraşılması için bir angaryadan öteye geçmiyor.


Bizler ise hala bir umut olarak bekliyoruz ki müsteşarından genel müdürüne , uzmanından en kıdemsiz memuruna kadar cesaretli bir memuru çıkar o zavallıcıklar  için birşeyler yapar. Bunu Dışişleri bakanlığından ya da Sanayi bakanlığından istemiyoruz. Doğrudan Orman ve Su İşleri Bakanlığının müsteşarlarından , genel müdürlerinden istiyoruz. Çünkü bu diğer bakanlıkların değil , yasayla sizlere verilmiş görevler.

Oysa bugüne kadar yaptıklarınız maalesef bırakın hayvanları kurtarmayı , ölüm kokuyor , yalan kokuyor , aldatmaca kokuyor.

Sistemin işlemeyeceğini bildiğiniz halde Türkiye sistemine , kültürüne vicdanına aykırı bir mevzuatı dayatmaya çalışıyorsunuz. Bir çok bakanlığa da bu teklifinizi nasıl olsa okumayacaklarını bildiğiniz için müsteşarlarınızla , memurlarınızla , genel müdürlerinizle imzalatmayı hayal ediyorsunuz.

Hepsinden öte gözlerimizin içine baka baka bu yasa tasarısını , bu konuda en örgütlü çalışan HAYTAP  Hayvan Hakları Federasyonu  ile birlikte hazırladığınızı , toplantılarıa bizim de katıldığımızı söyleyerek havyanseverleri şark kurnazlığı ile bize yönlendirip üzerinizdeki vicdani ve ahlaki sorumluğu bize atmaya çalışıyorsunuz.

Hayvanseverlerin arasındaki örgütsüzlüğü , bildiğiniz için bu vesile ile aradan sıyrılacağınızı sokakları hayvanlardan temizleyerek , onlardan nefret eden üç beş kişiye sempatik görünmeye çalışıyorsunuz. Agresif ya da mağdur hayvanı doğal yaşam parklarına almak yerine , nerdeyse sokaktaki tüm hayvanları toplayıp  yok etmek için kılıf hazırlamaya çalışıyorsunuz.

Oysa sizler bir gün emekli olacaksınız ama bizler hala burada olacağız ve sesleri çıkamayan , ne olduğunu bilmeyen o zavallılar için burada olacağız.

21. yy Türkiye’sinin Orman ve Su İşleri bakanlığına kusura bakmayın yakışmıyorsunuz. Göreviniz hayvan hakları ve çevre için mücadele iken , asli görevinizi angarya olarak görüyorsunuz. Tıpkı bir doktorun önüne gelen hastanın ölüm halinde yükünün azalacağını görmesi ya da , bir hakimin dosyayı okumamak için yok olmasını istemesi gibi.

Oysa bir başka dünya mümkündü ...Törpülenmiş vicdanlarınız olmasaydı , doğayı bir bütün olarak sevseydiniz gerçekten bir başka dünya mümkündü

Biz artık orada çalışan hiçbir memurun , müsteşarın , genel müdürün hayvan sevdiğine inanmıyoruz.İşlerini zorla ve angarya olarak yapan bir kurum var karşımızda Hepiniz  bir an önce emekli olsun.  Bize daha cengaver , 21. Yya uyum sağlayabilecek , doğanın ve hayvanların hakkını savunabilen , taşradaki memuruna söz geçirebilen Avrupa Amerika yı örnek gösterip sokak hayvanı olmaması kültürünün özentisi içinde olmayan , bu konuda kendi geleneklerine ve kültürüne saygılı ahlaklı vicdanlı insanlar gerekiyor.

Sizin  derdiniz  hayvanların azalması iken , bizim derdimiz hala ve hala umudunu yitirmediğimiz insanların çoğalması olarak kalacak.26/09/2012

 

Ahmet Kemal Şenpolat

HAYTAP Yönetim Kurulu Başkanı

Konu ile ilgili NTV yayını için buraya tıklayınız

  • Orman Bakanlığı’ndakiler Hiçbir Zaman Hayvan Sevmediler ki !
  • Orman Bakanlığı’ndakiler Hiçbir Zaman Hayvan Sevmediler ki !