DON KİŞOT’UN KÖŞESİ

Hayvanları Aslında Kim Öldürüyor ? Suçlu Kim ?

Çok gariptir Balkan ülkeleri sokaklarında , sokak köpeklerinin bolca olduğu istisnai bir bölgedir. Yani Avrupada göremeyeceğiniz kadar sokak köpeği Romanyada , Yunanistan’da , Yugoslavya ‘nın yeni ülkelerinde bolca görülür.

Bunun nedenlerine girecek değilim ancak Türkiye de bu istisnai ülkeler arasındadır.

Daha önceden orada bir başarı öyküsü yakalayan Robert Smith adlı kişinin davetlisi olarak Romanya’ya gitmiş ve yaptığı çalışmaları yerinde görmüş biri olarak diyebilirimki , bugünlerde internet ortamında söz konusu edilen binlerce hayvanların katledilmesi işlemi Romanya’nın tamamında değil bir bölümünde maalesef gerçekleştirilmekte. O yüzden tüm Romenleri , tüm Japonlar ya da Çinliler gibi aynı kefeye koyup etiketlemek ve linç kararları ilan etmek basit bir beyin sapması olarak geliyor bana. Nitekim bizdeki kurban bayramının kutlanış şekline karşı olan bir çok kişi olmasına rağmen türklerden nefret kampanyasının saçmalığı  gibi. ( bu konudaki daha önce çıkmış yazım için bkz. (*) bkz .Hayvan Hakları Savunulmasında Milliyetçilik Olmaz

Ancak Romanya’da bu aşamaya nasıl gelindiğini hepimiz açısından ders çıkartmak açısından yazmak istedim. Yıllar içinde yaşadıkları sürecin Türkiye ile bir çok benzerlik olması sizleri şaşırtacak :

Robert Smith’in uzun yıllar süren Romanya’daki bizdeki gibi ilgisiz yetkilileri çalışmaya , kısırlaştırmaya , stk işbirliğine ikna etmesi ve bu konuda bu kısırlaştırma işine ciddi paralar ayırması yıllarını aldı. Bizim Trakya’nın hemen hemen yarısı gibi büyük bir bölgede ( Macaristan sınırına yakın Oradea şehri yakınlarında ) hiçbir hayvanı öldürmeden , uyutmadan , kısırlaştırma projeleri , halkla ilişkiler çalışmaları ile yaklaşık on yıllık bir süreçte o bölgede nerdeyse sokakta şikayet boyutuna varacak bir hayvan kalmadı gibi. O bölgenin sokaklarında da tek tük görülenler de zaten sosyalleşmiş hayvanlar olduğu çok belirgin. Bu bölgedeki belediyeler çoğu zaman yapılan bu projelere desteği yabancılar vermesine rağmen de sıcak bakmadılar. Ancak zehirleme ve acımasızca öldürme ile de “sorunu “ çözememişlerdi.

Türkiye ’de örneğin  belediyeler Kısırlaştır ve Yerine Bırak’ı etkin olmayan bir şekilde, tembel, cahil ve isteksiz bir kamu kadrosu ile uyguladıkları için yeterince nasıl başarılı olamadılar ise her isteyene bedava kısırlaştırma hizmeti sunmadılar, şehrin kenar mahallelerine ve çevre köylerine ulaşmadılar. Hepsinden de önemlisi,fabrika, araba parkları, petrol istasyonları gibi özel mülklerde bakılan köpekleri kısırlaştırmak için kapı kapı dolaşmadılar. On yıla yakın süren özellikle yarı sahipli hayvanların da kısırlaştırılmasının ( bkz Yarı Sahipli Hayvanlar ) projeye dahil edilmesi ile bahsettiğim bölgede zaman içinde bir başarı öyküsü doğdu. Yine kent merkezi içinde terkedilen cins hayvanlar için de sahiplendirme bakımevi kuruldu. Sahiplenme olasılığı olmayan sokak hayvanları ise dönümlerce ormanın içine özgür bir şekilde zincirsiz , betonsuz saf doğal toprak örtüsü üzerine koyuldu. Başlarına bakıcılar yerleştirildi. Veteriner hekim hizmetleri sağlandı.

Açık doğada olmalarına rağmen düzenli kontrolleri yapıldı gerektiğinde çitler arkasındaki dairesel adalar içine alındılar.

Fakat büyük bir istisna vardı bu bölgede :  Nerdeyse bu konu ile ilgilenen hemen hemen hiçbir hayvan koruma derneği ya da aktivisti yoktu. Yani uzun soluklu bu projede kimse projeye engel olmaya çalışmadı ya da yapılan başarıyı sahiplenemedi ya da baltalayamadı.

Bugün itibarıyla Oradea  bölgesinde yetkililer hala ilgisiz olmasına rağmen aslında doğrudan açık bir katliam yok. Çünkü ortada katliam yapacak hayvan kısırlaştırma projeleri sonrasında kalmadı. Terkedilenler dahil tüm bildiğimiz sokak hayvanları kısırlaştırmaya alındı. Popülasyon kontrol edildi. Sahiplenmesi mümkün olmayanlar özel olarak kurulan vakfın dönümlerce metrekare olan alanına alındı. ( bkz (*) Sokak Hayvanları için Örnek Bir Proje )

Gelelim Bükreş bölgesine. Yani merkezî Romanya’ya. Yani hayvan katliamların yaşandığı asıl bölgeye.

Robert’ın Oradea ‘yı , Bükreş yerine tercih etmesinin ardında bence en büyük etmen , Bükreşte sayısız aktivist hayvanseverin(!) olması. Ve Bükreş sokakları civar kentler daha fazla sokak köpeği kaynamasına rağmen Robert Bükreş ve merkezî Romanya’ya girmedi. Türkiye’deki hayvanseverlerden olan acı tecrübeleri burada da yaşamak istemedi. Kan kokan Bal-kanlar , aslında genetik olarak Türk hayvanseverlerle birebir aynı özellikleri göstermesini ben o dönemde hala da ilginç buluyorum.

Bükreş’te aynı şekilde kendini hayvan kurtarmaya adayan güya bir sürü STK var. Ama en azılı düşmanları belediyeler ya da itlaf ekipleri değil. Doğrudan bizzat ötekileştirdikleri kendileri. Yıllarca ama yıllarca birbirleri ile boğuştular. Internet üzerinden saldırılar yaptılar. Fiktif isimlerle birbirlerine hakaret ettiler. Bu arada bu hayvanlar çocuklara , insanlara saldırdı. Bir çoğu trafik kazasında telef oldu.  İlgisiz yetkililer çoğu zaman çözüm üretmekten çok bilgisayar başında tetris oynadılar. Oradea ‘da bir başarı öyküsü varken , merkezi Romanya’da hayvanlar kontrolsüzce çoğaldı , aktivistler yığılan sorun karşısında birbirine girdi. Devlet kurumları çalıştırılamadığı gibi bu uzun süreç içinde net güçlü oluşan bir stk oluşamadı. Oluşmaya çalışanları sırf öne çıkmasın diye diğerleri ayaklarından çekti. Bir araya gelinip güç birliği yapılamadı. Bu kadar dernek arasında sürekli olarak okullara eğitimlere giden olmadı , bizim HAYTAP’ta yaptığımız stk -devlet koordinasyonu , rol model kişilerle yapılan farklı çalışmalar akıllarına gelmedi , başarı öyküleri stlarca birbirlerinin adamları olduğundan taltiflendirilmedi , kısa filmler , afişler yapmak akıllara geldi ise bile başka derneğin başarısına saldırmak daha heyecanlı geldi. STK ’nın yaşaması için gelir getirici kaynaklar yaratmak fikri ise zaten olamazdı. Vizyonu olan insanlar , çözüm üreten insanlar hemen harcandı , ucuz bahaneler ile hakaret edilip dışlandı. Onlara sabır gösterilmedi.

Tek tük başarı hikayeleri geldi ama yoğun popülasyonun getirdiği sorunlar ve günlük hengame  arasında arada kaynadı gitti.

Halk nezdinde hayvanseverler bu imajlarından dolayı itibar kazanamadılar. Ben oradayken daha twitter ve facebook belası çıkmadığı için ego okşamalarına çanak tutan  , likelar başlamamıştı. tahmin ediyorum bu durum son birkaç yılda daha da artmıştır. Facebook bu işi daha da kamçılamıştır.

İmza makamında olan kimselerin zaten hayvanlar umrunda hiçbir zaman olmadı ama onların ölmesini yok olmasını bela başlarından gitmesi açısından zaten dört gözle bekliyorlardı.  Ve sonunda geçtiğimiz aylarda 4 yaşında bir çocuk Bükreş sokaklarında sokak hayvanlarınca çok kötü bir şekilde öldürülünce  fitil ateşlendi.

Şeytan bile bukadar beklemeye dayanamadı , baktı stklar kendisine engel olamayacak kadar zayıf , güçsüz ; devletin memurları katliam için ise  hevesli ve sonunda yıllardır uyuduğu uykusundan ufak dürtükleme ile uyanmaya karar verdi.

Ko-medya suçlu olarak kendini anlatamayan hayvanları hedef gösterdi. Hiçbir hayvan sever hatanın kendine ait olduğuna dair özeleştiri yapmadı , kendisinde hata görmedi. Herkes egosunu yüksek tuttuğu küçücük komisyonlarında , kendince büyük içi boş derneklerinde, sadece kendi mahallesinde , herkese küskün ben hiçbir stk ile çalışmam ben bağımsız federe hayvan korumacıyım :))) gibi sıfatlarla  kaldığı yerden ağladı , aslında kendisinin haklı olduğunu söyledi , diğerine saldırmaya devam etti.

Geçen 10-15 yıllık süreç içinde devlet organları çalıştırılmadı.

Artık bundan sonrası için yapılacak işler için zaman da geçmiş ,fırsatlar bitmişti.

Pratikte  şaka gibi duran bu iş belediyelere yine angarya geldi. Çalışmak istemeyen adam için öldürmek işi bile angaryaydı aslında. Öte yandan belediyelerin bunu yapacak ne paraları, ne araç gereçleri ne de personeli var. Murad edilen ise şu aşamada bu zavallı hayvanları  acımasızca yakalayacaklar, binlerce kolayca yakalanan köpeği öldürecekler, belki aracı şirketler paraya para demeyecek  ve tabii hiçbir sonuç alamayacaklar. Sadece kamu parasını harcamakla, birçok üzüntüye ve zulme neden olmakla kalacaklar.

Robert’ın mensup olduğu vakıf ve diğer sivil toplum örgütleri, şimdiki USL hükümeti de dahil olmak üzere  politikacılara ve memurlara yüzlerce defa Yakala ve Öldür yönteminin neden başarılı olamadığını, Kısırlaştır ve Yerine Bırak yönteminin- motivasyonu yüksek sivil toplum örgütleri tarafından doğru bir şekilde uygulanırsa-  başarılı olduğunu anlatıldı. Tabiiki de uyuşuk Oblomovka’nın Oblomovluk memurları bu teklifleri  uygulamak için hiçbir şey yapmadılar.

Meclis de öldür öldür öldür adlı gelen bu baskıya dayanamayıp unutulan arşivde kalan 227 sayılı yasayı anımsadı. Yani 2003’de çıkan bu yasaya göre belediyeler sokaktaki başıboş köpekleri toplama, air-condition’li ambulanslarla Batı Avrupa standardındaki bakımevlerine götürme ve 14 gün içinde sahiplendirilmez, sahibi veya hayvan koruma sivil toplum örgütleri tarafından alınmazsa uyutma ile yükümlü olacaktı.

227 Sayılı yasa daha sonra çıkarılan bir Hayvan Koruma Yasası ve Anayasa Mahkemesi kararıyla çeliştiğini vurgulayalım. bu yasa maddesi, köpeklere ötenazinin ancak diğer tüm hayvan popülasyon kontrolü metotları denendiği halde başarılı olmazsa uygulanabileceğini söylediğini de belirtelim. Ve oradaki hukukçu arkadaşların da siyasilerin bu kararını yeniden Anayasa Mahkemesine götürmeleri bekleniyor. Ancak yıllar içinde oluşturulamayan hayvan hakları kamuoyu , ya da söylemin doğru anlatılamaması , hayvanseverlerin güç birliği yapmak yerine bir diğerinin önüne geçmek için ego tatminine yönelik bireysel ya da dernekçi bakış açıları ile kaybedilen zamanda  Romen yargıçların artık oluşan kamuoyu ve  politik baskıya karşı durma dirençleri çok güçlü gözükmediği de aşikar.( Türkiye’de bile bir hayvan hakkı emsal kararlarından oluşan kitabın baro yayınları arasında çıkmasını engelleyen ve bunun için kendi izinlerinin alınmadığını söyleyen hukukçulardan oluşmuş bir komisyonun başkanı bile   , bu işin okumuşu bile kitap nerdeyse çıkmak üzere iken engelledikten sonra varın Romanya’yı siz düşünün.:)))

Özetleyin , Bükreşteki  aşırı hayvan popülasyonu , başarı öyküsü kazanılan Oradea’ya da yansıdı. Belediye bakımevini  başarılı stk elinden  aldı, yeniden inşa etti ama bu sefer Oblomovluk başka bir uyuşuk veterineri görev başına getirdi elde edilen başarıyı da kendi üstlendi. Bakımevlerinde  sözde kısırlaştırılmış iki köpeğin çiftleştiğini görmemek ise içten bile değil. Güçlü bir STK kurulamayınca kamuoyu yaratılamadı .( bkz.(*) Güçsüzlere Yardım Edebilmek İçin Güçlü Olmak Zorundayız )

Romanya’daki belediyeler artık herhangi bir örgütlenmedenn korkmuyorlar çekinmiyorlar. Hatta bu konuda deneyimli örgütlerin yardım ve yol göstericiliğini ise  istemiyorlar. Çünkü deneyimli bilgili vizyon sahibi kişi , ilk önce hayvanseverler tarafından bir kaplanın geyiği parçaladığı gibi parçalıyorlar.

Bu arada yurtdışından ve yurtiçinden hayvan severlerden gelen birçok histerik, duygusal e-mailde bir sürü abartma ve yarım yamalak bilgi olduğu bana gelen bilgiler arasında. Olayı bilmeden herkes yok şu Çinlidir , bu Kanadalıdır , bu Japondur , bu Romendir hepsine savaş ilan edelim gibi mailler başta olmak üzere komplo teorileri üzerine kurulmuş bir sürü mail bu katliam ortamında bile hala var.  Bu maillerin hayvan hakları hareketine , hayvanların refahına hiçbir faydası olmadığını ise söyleyen ise çok az aklı başında kişi ise okyanusta bir damla gibi eriyip gitti. Kamuoyuna verilen bu imajla doğru insanlar bile artık fanatik veya deli olarak görülüyor.

Çünkü tanrının kendilerine verdiği kredebilite , zaman çoktan bitti ve artık hayvanları öldürmek için katliam zamanı .

Şimdi tüm bunlardan sonra söyleyin bakalım Türkiye’de ya da Romanya’da asıl suçlu kim ?

Köpekleri insafsızca öldüren sadece Çinliler mi ? 19/9/2013

Ahmet Kemal Şenpolat

  • Hayvanları Aslında Kim Öldürüyor ? Suçlu Kim ?
  • Hayvanları Aslında Kim Öldürüyor ? Suçlu Kim ?
  • Hayvanları Aslında Kim Öldürüyor ? Suçlu Kim ?
  • Hayvanları Aslında Kim Öldürüyor ? Suçlu Kim ?
  • Hayvanları Aslında Kim Öldürüyor ? Suçlu Kim ?